30 Haziran 2007

24 Haziran 2007/2. Gün


Havsa-İğneada
Bugün Katedilen Mesafe: 145 km
Toplam Katedilen Mesafe: 217 km
Bisiklet Üzerinde Geçen Zaman: 8:24


Bugünkü hedefimiz İğneada... Ana güzergah değil ama başlamadan önce bir arkadaşım yolunu çok methemişti, o yüzden gidilesi ve görülesi geldi. Bir de tabii, bir Karadeniz gezisine Karadeniz'e en uç kıyımızdan başlamak güzel gibi sanki.

Sabah 6 gibi mideye bir muz indirip yola koyuluyorum ve ilk önce Kırklareli'ye ulaşıyorum. Kırklareli güzel şehir; küçük, temiz, yeşil ve bakımlı. Ben severim böyle şehirleri... Kırklareli'ye ve hatta daha sonra Pınarhisar'a kadar arazi düz, geniş ovalarda hasatı bitmiş buğday saplarını ya da ayçiçeği tarlalarını seyrede seyrede gidiyorum rahat rahat.

Bisikletçi jargonu vereyim biraz: Arazi genelde A, B, ve C diye üç kategoriye ayrılır. C genelde düz, iniş-çıkış olsa da çok hafif eğimli yolar için kullanılır. B, rampaların kendini hissettirmeye başladığı, hızı kesmek gereken yollar için, A da bayagı bayağı tırmanış içeren araziler için. Benzer sınıflandırmalar, sürüş hızı ve tekniği için de yapılır. Ancak genelde grupla yapılan binişlerde kullanılırlar, o yüzden burada bahsetmenin gereği yok.

Asıl macera Pınarhisar'dan biraz sonra, Poyralı köyünden kuzeye, İğneada istikametine dönünce başlıyor. Burada İstanbul yolundan sapıyoruz turistik amaçlar uğruna... Poyralı'dan sonra arazi yavaş yavaş yükselmeye başlıyor. Hız düşüyorsa da bunlar hala mesut dakikalar. Zira 7-8 km içerde Ekince köyünün çıkışında asıl tırmanış başlıyor. Tırmanışın başını Manyetik Alan Alabalık Tesisleri ve Aile Restoranı işaretliyor. Öğlene yakın, hava müthiş sıcak. Küçük bir mola veriyorum, o arada oturanlarla konuşuyoruz. Bir teyze, bana çok acıyor. Onlar bu yokuşu arabayla bile zorsunuyormuş zira... Teyzenin kocası, az ilerdeki manavdan meyve almış; bana biraz da idama gider gibi baktıklarından bol bol ikram ediyorlar. Aslında meyveden ziyade benim aklımdan alabalık yemek geçiyorsa da lokantanın adından dolayı bir çekingenlik duyuyorum. Ne olur, ne olmaz! Daha yokuş çıkacağız.

Dedikleri kadar varmış, İğneada'ya ulaşmak için 3-4 tane sert yokuş çıkıp inmek gerekiyor. Bunlardan ilki yaklaşık 6-7 km, tıngır mıngır çıkıyorsunuz öğlen öğlen. Zirve 830 metre'de... Buradan önce bir dibe dalıp, sonra tekrar 2.5 km süren ve zirveyi 640 m'de yapan ikinci bir çıkış var. Buradan inerken karşıda Demirköy gözüküyor. Harika, Demirköy'e girişte sizi önce Bonanza Alabalık Tesisleri ardından da kısa ama sert bir rampa daha karşılıyor. Demirköy'e giriş o kadar kolay değil.

Demirköy'den çıkışta 2 km'lik bir yokuş daha var. Ondan sonrası da İğneada'ya kadar düz gidiyor zaten. Yokuşun başında bir çimenlik alan... Bir alabalık tesisi daha. Fantastik isim trendi burada da bozulmuyor: Bahama Alabalık Tesisleri. Bugün burayı dolduranlar alabalık meraklıları değil, Karadeniz Bahar Şenliği yapan Demirköylüler. Bahar Şenliği... 24 Haziran'da... Yorum, yok.

Dağ yolu dedikleri kadar var, orman muhteşem. Yokuşlarda çekilen bütün eziyete değiyor. İğneada da öyle, dağların ormanların arasında sakin bir deniz kasabası. İğneada'ya varıp otele yerleşince ilk iş denize dalmak. Cossss.... 10 dakika sonra denizanaları her bir yanımı yakmış olarak çıkıyorum denizden. Demek ki İğneada seyirlik.
Burada küçük bir not, İğneada'daki dondurmacı üzerine. Şahane. Sadece o dondurmacı için bile bir daha giderim ben İğneada'ya. Arabayla.

Resimler: Manyetik Alan ve İğneada'da akşam.

Hiç yorum yok: